SENDİKACILIK KONJONKTÜRE GÖRE HAREKET ETMEYİ REDDEDER

Şemsettin KARADOĞAN    


“Salgın bitiyor, herkes rahat bir nefes alacak” derken, dünya İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yani 1945’ten beri en büyük krizin içine sürüklendi.  
Kimileri yaşanan krizi Üçüncü Dünya Savaşı’nın ayak sesleri olarak yorumluyor. 
Görünürde, kuzeyimizde Rusya ve Ukrayna savaşıyor. Ancak bu savaş tüm dünyayı etkiliyor. Gıdadan enerjiye, otomotivden inşaata her alan bu durumdan etkileniyor. 
Dünyanın neresine giderseniz gidin, hayat eskisine göre çok daha pahalı. Yarının ne getireceğini ise kimse kestiremiyor. 
Kuşkusuz bu kriz durumundan en çok etkilenen ülkelerin en başında Türkiye geliyor. 
Karar vericiler, dünyadan örnekler vererek sabır telkininde bulunuyor. Ancak bu telkinlerin, halkta karşılık bulduğu pek söylenemez.  
Aynı hoşnutsuz durum fedakar sağlık çalışanları için de geçerli. Kronik sorunları bir yana artan enflasyon ve günden güne tırmanan hayat pahalılığı onları da vuruyor. 
Bu durum karşısında Sağlık-Sen teşkilatı olarak biz ne yapmalıyız? “Hayat pahalılığı dünyanın gerçeğidir” deyip, başımızı kuma mı sokmalıyız? Yoksa, daha fazla dayanışma içine girerek sesimizi mi yükseltmeliyiz? 
Elbette yapmamız gereken ikincisidir. Çünkü biz sendikayız hem de yetkili sendika. Sendikacılık, konjonktüre göre hareket etmeyi reddeder.
27 yıllık sendikal mücadelemiz, bu reddiyeyle bezenmiştir. Somut bir örnek vermek gerekirse, pandemi sürecinde herkes evine çekilirken, Sağlık-Sen teşkilatı sahadaki kahramanları bir an olsun yalnız bırakmadı. 
Tabi ki aynı durum bugün için de geçerli… 
Ücret adaletsizliği karşısında sessiz mi kalacağız! 
İş yükü ağırlığının katlanamaz olduğunu söylemeyecek miyiz! 
İstihdam açığını, sözleşmelilerin sorunlarını,  aile hekimliklerindeki meseleleri, her gün yaşanan şiddet olaylarını dile getirmeyecek miyiz! 
Elbette susmayacağız ve mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. 
Çünkü bunları söylemekle yükümlüyüz. Sadece söylemekle de yetinmeyeceğiz. Bu sorunların çözümü için kararlılıkla mücadele edeceğiz, nitekim ediyoruz da. 
Sendikal kimliğimiz, Sağlık-sen kültürü bunu gerektirir. Bazıları böyle kriz ortamlarında susmayı tercih edebilir. Ancak bizim böyle bir lüksümüz olamaz.  
Çünkü şunu çok iyi biliyoruz; biz susarsak, herkes susar. Öyle olunca da sorunlara hiç kimse neşter vurmaya kalkmaz. 
Bir örnek vermek gerekirse… Her ay raporunu yayınladığımız sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda nihayet Hükümet harekete geçti.  Şiddetin katalog suç kapsamına alınması için TBMM’den yasa çıkması için düğmeye basıldı. 
Yasanın çıkması durumunda, şiddet uygulayanlar artık ellerini kollarını sallayarak rahatlıkla dolaşamayacaklar. Adli süreçlerdeki keyfilikler son bulacak. 
Elbette şiddet konusunda bu noktaya bir günde gelinmedi ve kuşkusuz bu noktaya gelinmesinde raporlarımızın büyük payı var. 
Sözün özü, sağlık çalışanlarının canını yakan, alın terlerini yok sayan her sorun karşısında tam saha mücadele etmeye kararlıyız. 
Neticede sendikal mücadele bir bütündür. Konjonktüre kapılıp da rehavete, yılgınlığa, boş vermişliğe, kesintiye gelmez. 
Biz mücadele etmekle yükümlüyüz. Sonuç alırız, almayız ayrı konu. Önce mücadele! 
En tepeden en alttaki teşkilat mensubu arkadaşımıza kadar mücadeleyle kuşanırsak, sonuç alamayacağımız hiçbir sorun olmadığı kanaatindeyim. 
Azmimizin, mücadele heyecanımızın ve kutlu sendikal bilincimizin hiç bitmemesi temennisi ile hazırladığımız Vizyon dergimizin hepimize güç vermesini diliyorum.

  • PAYLAŞ :