DUYMAK İSTEYENE, GÖRMEK İSTEYENE…

Mahmut Faruk Doğan    


Bir sağlık çalışanının karşısına geçin ya da sessiz sedasız bir köşede onları izleyin; sormayın, sorgulamayın, sadece izleyin…

Çok şey anlatır, duymak isteyene.

Çok şey anlatır, görmek isteyene.

Çok şey anlatır, anlamak isteyene…

Çok şey anlatır; saatlerce tulumların içerisinde çift kat maskeler ile günlük 2-3 takım forma değiştirerek hayata nefes olan, bu savaşın öznesi sağlık çalışanlarının insan üstü gayreti.

Anlamak isteyene alın terinin; tanımıdır.

Anlamak isteyene helal lokmanın; şahididir.

Anlamak isteyene; fedakarlığın, sözlükteki karşılığıdır.

Anlamak isteyene; hasretin, ispatıdır sağlık çalışanlarının bu savaşı.

Yaptığı işin adının bir ehemmiyeti yoktur. Ünvanı tektir. Doktorundan hemşiresine, sağlık memurundan teknisyenine, aşçısından temizlik görevlisine hepsi elzemdir, hepsi gereklidir, hepsi ihtiyaçtır. Hepsi vazgeçmiştir, hepsi adanmıştır, hepsi bir hayata merhem olmanın derdindedir.

Kimi hastayı karşıladı, kimi kaydını yaptı, kimi muayenesini yaptı, kimi tetkikini, kimi odasını düzenledi, temizledi, kimi güvenliğini sağladı. Baştan sona bir uyum içerisinde, bir orkestra gibi, bazen şanlı bir ordu gibi.

Zor günler geçirdi, geçiriyor sağlık çalışanı. Tarifi zor, benzeri güç.

Tüm dünyaya musallat olan bu illetin dünyada en başarılı savaşını veriyor sağlık çalışanı. Verdiği mücadele örnek oluyor tüm cihana.

Hal böyle iken gözlerindeki perdeyi kaldırmayanlar; bu trafiği, bu kavgayı hiçbir zaman görmedikleri gibi bu zorlu günlerde de görmediler, duymadılar.

Günde sadece 10-15 dakika görüntülü olarak yavruları ile görüşen, evinden, ailesinden uzak hemşireden bihaber oldular. Adaleti umursamadılar, eşitliği adalet sandılar. Göstermelik, günübirlik çözümler ile çözümsüzlüğü perçinlediler. Yan yana, omuz omuza bir nefer gibi çalışan sağlık çalışanını birbirine yan baktırdılar. Aralarına nifak saçıp, çalışma barışını bozdular.

Hastanenin, aile sağlığı merkezinin, 112 istasyonunun çığlığını duymadılar.

Sağlık çalışanlarının nazarında tüm bu sebeplerden dolayı, söz sahibi olanların, yetkililerin, bürokrasinin karnesi maalesef kırıklarla dolu.

Onların anladığı, algıladığı, masa başında kurguladığından çok farklı bir tablo vardı sahada. Köpürtüp, dillendirdiklerinden eser yoktu aslında. Bu bakış açısı değil miydi zaten bize her zaman kaybettiren?

Hep birlikte dedektif edasıyla, iğne ile kuyu kazarak filyasyon çalışması yapan ekibin araç şoförünü görmezden geldiler, yok saydılar.

Aynı hastaya 1. vardiyada bakan ortaöğretim hemşire ile 2. vardiyada bakan lisans hemşireyi birbirinden ayırdılar. Lisans hemşirenin giydiği tulum ile ortaöğretim hemşirenin giydiği tulum aynıydı aslında. İkisi de aynı hastaya nefes olmak için akşama kadar aynı maskenin içinde nefessiz kalıyordu.

Onlar ateş hattındaydı. Onlarca şehit verdiler, yüzlercesi enfekte oldu, olmaya devam ediyor.

Çok şey istemedi aslında sağlık çalışanı. Hakkını, hak ettiğini istedi sadece.

Bu zorlu süreçte destek bekledi, empati bekledi, özlük haklarını istedi.

Çağrısı, çığlığı, bir virgül kadar değer bulmadı, duyulmadı.

Tüm Türkiye’nin gönlünü kazananlar; sağlık çalışanını görmeli, duymalı, anlamalı.

  • PAYLAŞ :