HERKES AYNI ŞEYE İNANIYOR ASLINDA...

“Yaşadığımız/Yaşattığımız; Dürüst Olmanın Huzuru ve Dik Durmanın Onuru Ayaklarımızın Altına Aldığımız; Yancı ve Yalancıların Algı  Oyunu”

Uzun süredir tartışan iki kişiden biri (diğerini susturmak ve kendini haklı çıkarmak adına); “İmam Şafi bu konuda benim dediğimin aynısı dedi ve yaptı” der. Adamın adını bildiği fakat tanımadığı/görmediği İmam Şafii’nin öğrencilerinden biri de tartışmaya şahit olur. 

Talebe hayretle ve hararetle “İmam böyle bir şeyi söylemez ve yapmaz” diyerek müdahale eder. Eder etmesine de tartışmayı kazanmak adına yalan söylemekten kaçınmayanı ikna edemez. 
Talebe, adamın hayâsızlığını ve bundan duyduğu rahatsızlığı hocasına anlatır. İmam Şafii, talebesini bu durumdan kurtarmak ve olayı aydınlatmak adına müfterinin yanına varır. Kimliğini söylemeden  “İmam Şafii için böyle dedi, böyle yaptı demişsin.” Müfteri “evet öyle dedi, öyle yaptı” diye cevap verir. Bunun üzerine İmam  “Ben, İmam Şafii’yim. Senin dediğini ne söyledim ne de yaptım” der. Müfteri “hadi oradan sen imam değilsin, imam başkasıdır, bunu demiştir ve yapmıştır” diyerek iftirasına devam eder.

“Yalan üretmek ustalığı” ile “gördüğü gerçeği reddetmek hastalığı” aynı kişide birleşince, işin nereye varacağı da suçlunun nerede duracağı da bilin(e)mez. Hele yancı kimlik ile yalancı kişilik bir araya geldi mi, gördüğüne kör, duyduğuna sağır garabet bir özne belirir karşımızda.

5. Dönem Toplu Sözleşme süreci ve sonuçlarıyla her açıdan tartışmaya, konuşmaya ve paylaşmaya matuf zeminler ve konular üretti. Fakat aklı selim ve vicdani sarih açısından tartışmasız bir biçimde uzlaşılan, ortaklaşılan birkaç husus var. Masaya yancı olarak oturan ve sonuca dair yalancılık vasfıyla sahayı kirletmeye uğraşan yapının sendikal örgüt değil şuursuz  güruh olduğu net olarak anlaşıldı. Bu güruhun, sosyal medya üzerinden yalan ve iftirayla “şerh” üzerinden “düştükleri şer çukurundan” çıkamadıkları da tescillendi. 

Memur-Sen’in ve Sağlık-Sen’in masada, sahada, kurumlarda, sosyal medyada, İşveren Heyeti sürecinde ve Hakem Kurulu perspektifinde yürüttüğü sendikal mücadele noktasında akıttığı ter ve toplu sözleşme tarihinde edindiği yer üyelerimiz, kamu görevlilerimiz ve Milletimiz tarafından takip, teyit ve takdir edildi.  84 sayfalık şerhi okumak yerine, şer çukurunda iftira oyunları oynamak tercihinde bulunanların “şerh düşmediler” yalanı da bu yalan üzerinden kurguladıkları sosyal medya sahneli algı oyunu da açığa çıktı. Şerh(imizi) okuyup ders almak yerine müfteriliği tercih edenlerin yenilgileri devam edecek. Fakat kimse, hiç kimse onları mahcubiyet burcunun üzerinde görmeyecek. Çünkü, mahcubiyet ar ve haya gerektirir. Ar ve haya olmayınca mahcubiyet olmuyor, ekmeğe saygı olmayınca emeğe dair mesuliyet duyulmuyor, emeğe değer katma hedefi olmayınca meziyet gelişmiyor. 

Akıttığımız teri gör(e)meyenlerin, kamu görevlileri nezdinde edindiğimiz yeri bilmeyenlerin, Hakem Kurulu kararına karşı yazılan 84 sayfalık şerhi görmezden gelenlerin hicap duymayacağını biliyoruz. Yazımızda ve sözümüzde onlara hitap etmiyoruz.

Biz, Sağlık-Sen ve Memur-Sen olarak; “Sen İmam Şafii değilsin” hadsizliğine tevessül eden zihniyetin bugünkü temsilcilerinin irademize ve dik duruşumuza yaptıkları saldırılara ilk kez şahit olmuyoruz.

Kamu görevlilerinin iradesine, adaletine güvenmenin ne kadar doğru bir eylem olduğunu ve emek mücadelesini müsamereye çevirmeye çalışanlara da fırsat vermeyeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.

Genel Başkanından üyesine büyük Memur-Sen ve bütün Sağlık-Sen ailesine destekleri, emekleri, gayretleri ve duruşları için teşekkür ediyorum.

Ne demiştik: "Herkes aynı şeye inanıyor aslında: inanmak istediğine

 

 

  • PAYLAŞ :