TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNE DOĞRU

Semih DURMUŞ:    


Ağustos ayında başlayacak Toplu Sözleşme görüşmeleri için geri sayım başladı. Başta bir milyon sağlık çalışanı olmak üzere toplamda 4 milyon kamu görevlisini doğrudan ilgilendiren önemli bir süreç bu.

Sağlık-Sen olarak, Toplu Sözleşme hazırlıklarımıza aylar öncesinde başladık. Aslına bakılırsa, hangi gündemle masaya oturacağımız, nelerin mücadelesini vereceğimiz, hangi hususları kırmızı çizgi olarak gördüğümüz en başından belli.

Şöyle ki geride kalan iki yıl boyunca neyin mücadelesini verdiysek, neleri savunup, hangi haklı talepleri her fırsatta haykırdıysak, 2021 yılı Toplu Sözleşme masasına da aynı gündemle oturacağız.

Çünkü son iki yılda ne kronik sorunlar çözüme kavuştu ne mali, özlük ve sosyal haklarda iyileştirmeler yapıldı ne de ilave haklı talepler karşılık buldu. Olan tek şey, pandemi nedeniyle sağlık çalışanlarının yükünün katlanarak artması oldu. 

Ücret adaletsizliği ve azlığı, sözleşmeli istihdam, yetersiz istihdam, kreş, şiddet, mesai ve nöbet ücretlerindeki sorunlar sağlık çalışanlarının boynunu bugün de bükmeye devam ediyor. Sadece boyunlarını bükmüyor; bu sorunlar sağlık çalışanlarını meslekten soğutuyor, tükenmişliğe itiyor, aile bütünlüklerini bozuyor. 

Sağlık-Sen olarak bu duruma hiçbir zaman sessiz kalmadık, kalmayacağız. Can kurtarmak için yeri geldiğinde canlarını veren kahraman sağlık çalışanlarının, sessiz çığlıklarına sırtımızı dün de dönmedik, bugün de dönmeyeceğiz.

Gündemimiz belli, duruşumuz net. Bunun da iki temel esası var. İlki, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının işlerini insan onuruna yaraşır bir şekilde yapmalarının sağlanması. İkincisi, emeklerinin hakkaniyet esaslı bir ücrete dönüşmesidir.

Maalesef bu iki konuda da ciddi sorunlar var. Tabiri caizse sağlık çalışanları bu konularda kan ağlıyor. Sözleşmeli istihdam modelinin uygulandığı bir alanda, çalışanların insan onuruna yaraşır bir şekilde görev yapmaları mümkün mü! Bu model yüzünden binlerce sağlık çalışanının aile bütünlüğü zarar görüyor, moral, motivasyonları kalmıyor.

Hakkaniyetsiz döner sermaye sistemi yüzünden de sağlık çalışanlarının neredeyse yüzde 90’ı kan ağlıyor. Çalışanların yüzde 98’i bu sistemden memnun değil. Nedeni çok basit, çünkü döner sermaye sistemi hakkaniyet esaslı ücret paylaşımı sağlamıyor. Bu durum sağlık çalışanlarının refahına engel olduğu gibi çalışma barışını da bozuyor.

Teşkilatımızın her bir kademesiyle, tüm yönetici arkadaşlarımızla, bu sorunların son bulması için bugüne kadar amansız bir mücadele verdik, vermeye de devam ediyoruz. Bu konuda en başından inandığımız bir tek ilke var. O da mücadele etmekle yükümlü olduğumuzdur. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadığımız için de bir an olsun mücadeleden geri kalmadık.

Eylemlerimizle, basın açıklamalarımızla, raporlarımızla, ikili görüşmelerimizle, sosyal medya çalışmalarımızla haklılığımızı her fırsatta ortaya koyduk.

Pandemi sürecinde yapıp ettiklerimiz bu konularda çok net fikir vermektedir. Pandeminin en başından itibaren tüm yükü omuzlayan sağlık ordumuzu bir an olsun yalnız bırakmadık; fedakar sağlık çalışanlarının adeta sesi, soluğu, nefesi olduk.

Sağlık-Sen bu mücadeleyi ve bu onurlu duruşu kurulduğu ilk günden beri yürütmektedir. Böyle olduğu için de tam 26 yıldır çalışanların erdemli mücadelesinin yegane adresi olmuştur, olmaya da devam etmektedir.

Ek ödeme verilmesinden sözleşmelilerin kadroya geçirilmesine, lisans tamamlama hakkından yıpranma payına, onlarca kazanımı bu kutlu mücadeleyle elde ettik. O nedenle alnımız ak, başımız dik, göğsümüz kabarık. Ancak ortada çözüm bekleyen çok sorun olduğunu ve bunların bir an önce çözüme kavuşması gerektiğinin de bilincindeyiz.

İşte, Ağustos ayındaki Toplu Sözleşme masasına bu mücadele bilinci ve ulvi sorumlulukla oturacağız. Duruşumuzdan, kararlılığımızdan, ilkelerimizden asla taviz vermeyeceğiz.

  • PAYLAŞ :