İNSAN, İLİM VE SENDİKAL DEĞERLER

Yeryüzünün sorumlusu ve idare edicisi olan insanın en belirgin şartı ilahi isimler ve hakikatler ile donanmış olmasıdır.


Toplum hayatındaki tüm organizasyonların temel amacı olan insan, sahip olduğu beceri ve yeteneklerle hem bu organizasyonları yönetebilme hem de onların sonuçlarından yararlanma imkanına sahip olan güçlü bir yaradılışın eseridir.


Birey ve toplum düşüncesinde hakim olan materyalist bakış açısı, hem maddi hem de mana alanında istenilen, beklenilen sonuçların ortaya çıkmasına engel olmuştur.  Maddi yönden gelişen ve yüksek refah standartlarına ulaşan toplumlarda dahi ortaya çıkan eşitsizlikler adalet duygusunu zedelemiştir. Bireylerin ne pahasına olursa olsun kendi çıkarlarını kurma ve geliştirme düşüncesi bu imkana sahip olmayan kişi ve gruplar arasında büyük bir yıkıma neden olmuştur. Dünyanın bir tarafında sürekli büyüyen refah , dünyanın başka bölgelerine gözyaşı ve yokluk olarak dönmüştür. 


Halife (kamil insan) olan insanı; diğer bütün varlıklardan ayıran bir özelliği vardır; bütün varlıklar ya maddi olup yeryüzüne aittir veya ilahi olup mücerret (yegane) aleme aittir. Hem maddi olup yeryüzüne tabi fiillerde bulunan hem mücerret alemle ilişkisi olan tek varlık halife olan insanı kamildir. Meleklerin yeryüzüne inip insanlar gibi yaşama imkanı yoktur. İnsanın dışında da maddeye ait hiçbir varlığın meleklerin sathına veya daha yükseğine çıkması mümkün değildir. Bu özelliği ile insan evrende eşsiz bir varlıktır İslam inanç sitemi bu yaklaşımı ile insanın tek yönlü tanımlama yanlışına düşmeden madde ve mana dengesine dayanan bir hayat tasavvurunu esas almaktadır. Ancak bu makama her insan ulaşamaz çünkü Allahın halifesi olabilmek de ahdi ilahidendir ve bu ahid zalimlere ulaşmaz. Yüce Allah Kur'anı Kerim'de şöyle buyurmaktadır; ”Ahdim zalimlere ermez. Bakara-124”. Dolayısıyla Allahın sevmediği ve kendisini ondan beri saydığı bir insanı halifesi olarak görmesi, hiçbir suretle mümkün olmaz.


İlimle ve insanın ilmiyle ilgili dikkatlerden kaçmaması gereken bir husus vardır; o da her ilim hilafetin (kamil insanın) ölçüsü değildir. Pozitif bilimler ve İslami ilimler sahibini, muvahhit (Allah’ın birliği) yapmıyorsa, kendi ilminin Allah’ın ilminden neşet ettiğini göremiyorsa, kendini  Allah’tan bağımsız görüyor ve müstağni ilan ediyorsa o ilim hilafet ilmi değildir ve o alim de o hilafetten nasiplenmemiştir.


Sağlık-Sen olarak amacımız, çalışanlarımıza ve üyelerimize medeniyet değerlerimize, insana ve insanlığa sahip çıkma adına birlikte yaşamanın gereklerini bilen ve ona uyan; Allah’ ın kendilerine lütfettiği akıl ve düşünme gücünü kullanarak sorunlarını analiz eden, söz ve siyaset araçlarıyla sorunlarını çözen erdemli ve medeni insanlar yetiştirmektir.


Bu bağlamda, Sağlık-Sen Genel Merkezi - SASAM (Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi) olarak 09 Ocak 2016 Cumartesi günü İstanbul da “Değerler Çalıştayı” düzenledik. Çalıştaya ilahiyat, İslam ve medeniyet hukuku, İslam tarihi ve sosyoloji alanlarından uzman akademisyenler katıldı. Hak, adalet, eşitlik, özgürlük, meşruiyet ve çalışma ahlakı konu başlıklarında verimli bir çalıştay gerçekleştirdik.


Sözü edilen kavramlar bağlamında Sağlık-Sen üyeleri ve temsilcilerinin, üstlendikleri emanetin hakkını yerine getirebilmelerini; adaletin, hakkaniyetin, kardeşliğin tesisi ve yeni bir medeniyetin inşası yönünde söylem ve pratikler gerçekleştirerek ilahi hilafeti temsile layık olan çabalar içerisinde olmalarını temenni ediyoruz. 


Selam ve dua ile…
 

  • PAYLAŞ :