Sağlık-Sen Eylül Ayı Sağlıkta Şiddet Raporu / 2021
09 Ekim 2021, Cumartesi

Türkiye’de okulların açılmasıyla birlikte koronavirüs vaka sayılarının tırmanışa geçtiği Eylül ayında, haliyle sağlık çalışanlarının iş yükü de arttı. Tüm bunların yanında şiddet olayları da sağlık çalışanlarının gündemindeki yerini korumaya devam etti.

Can kurtarmak için can vermekten kaçınmayan sağlık çalışanları, Eylül ayında 15 şiddet vakası yaşadı. Bu vakalarda rol alan 25 saldırgan, 24 sağlık çalışanının mağdur olmasına neden oldu.

Eylül ayında, bir önceki aya göre şiddet olaylarında nispi bir azalış yaşanmış olsa da şiddetin neden olduğu korku ve endişe, aynı derinlikte sağlık çalışanlarını tehdit etmeyi sürdürdü.

Çünkü sağlıkta şiddet; zaman, zemin ve ‘kurban’ ayrımı yapmadan ilerleyişini kararlılıkla sürdürmektedir. Bu durumun maalesef mesleki bir realiteye dönüşmüş olması, sağlık çalışanlarını çok daha fazla endişelendirmekte, meslekten soğutmaktadır.

Sorumluluk sahibi olanların, şiddet olaylarını bütüncül bir çerçevede ele alıp, çözüm üretme yoluna gitmemeleri ise ayrıca düşündürücüdür.

Olay bazlı tepki ve yaklaşımlar, gündelik bir hassasiyet oluştursa da ne yazık ki meselenin kökten çözümüne katkı sağlamamaktadır.

Bu noktada Sağlık Bakanlığını bir defa daha önleyici, caydırıcı ve engelleyici adımlar atmaya davet ediyoruz. Bu adımların başında ise silah, bıçak ve benzeri yaralayıcı cisimlerle hastaneye girişlere son verilmesi olmalıdır.

Eylül ayında, İstanbul Bayrampaşa'da bir hastanede yoğun bakım hemşiresine yapılan silahlı saldırı, bu adımın hayati zorunluluğunu bir defa daha herkese göstermiştir.

Saldırganlar çoğunlukla ya hasta ya da hasta yakını olmaktadır. Bu durum sağlıkta şiddet konusunda artık bilinen en temel gerçektir. Bu durumun çıplak bir gerçek olduğu dikkate alınarak, atılması gereken bir diğer adım da hastanelere giriş anından itibaren, şiddet konusunda hassasiyet oluşturucu çarpıcı görsel ve videolara uygun ortamlarda yer verilmesidir.

Özellikle hasta yakınları, koridorlarda, bekleme alanlarında vs bolca vakit geçirmektedirler. Uzun bekleme anları, iyi çalışılmış görsel ve kısa videolarla bilinç oluşturma hususunda bir fırsata dönüştürülebilir.

Tabi tüm bunlardan önce Bakanlığın, sağlıkta şiddet konusunda kapsamlı bir eylem planı ortaya koyması gerekmektedir. Çok yönlü çalışılmış bu eylem planıyla, sağlıkta şiddet olayları tamamen ortadan kalkmasa da mesleki realite oluşuna son vermek mümkün olacaktır.

Eylül ayında yine şiddet vakalarının baş failleri hasta ve hasta yakınları oldu. 15 şiddet olayının 3’ü hastalardan, 5’i ise hasta ve hasta yakınları tarafından vuku buldu. 5 olaya magandalar sebebiyet verirken, 2 olayı ise idareciler gerçekleştirdi.

Bu olayların elbette tamamı can yakıcıdır. Ancak idareci pozisyonundaki kimselerin neden olduğu şiddet olaylarının sağlık çalışanlarını manen çok daha fazla yaraladığı açıktır.

Ay boyunca şiddet olaylarının 13’ü hem sözlü hem fiili, 1’i sözlü, 1’i ise mobbing olarak cereyan etti.

Eylül ayında şiddet olaylarının en çok yaşandığı yer yine hastaneler oldu. 15 vakanın 10’u hastanelerde yaşanırken, 4’ü sahada, 1 ise aile sağlığı merkezinde gerçekleşti.

Şiddet olaylarından en çok etkilenen kesim doktorlar ve güvenlik görevlileri oldu. Bu ay 6 doktor, 6 güvenlik görevlisi, 4 ATT, 3 hemşire ve 5 de farklı pozisyonlarda görev yapan sağlık çalışanı şiddet yüzünden mağduriyet yaşadı.

Saldırganlar yine cinsiyet ayrımı yapmadı; mağdurların 4’ü kadın, 20’si erkek oldu. 

Ay içinde yaşanan şiddet olaylarına sebebiyet veren 25 saldırgandan 9’u hakkında herhangi bir işlem yapılmazken 11 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Saldırganlardan 3’ü tutuklanırken, 1’i hakkında adli işlem başlatıldı, 1 saldırgan hakkında ise arama kararı çıkartıldı. Bu tablo, yapanın yanına kaldığını çok net bir şekilde göstermektedir.

Ne yazık ki bu tablo her ay benzer seyir izlemektedir. Sağlıkta şiddete cezasızlığın benzer şiddet olaylarına davetiye çıkardığı adeta göz ardı edilmektedir.

Bunun yanında mahkeme konusu olan olaylarda da adaletin tecelli edip etmediği yönündeki soru işaretleri varlığını sürdürmektedir. İstanbul’da hasta yakını tarafından hakarete maruz kalan bir doktorun açtığı davada, Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ay içinde sanığa 10 bin 600 lira para cezası vermesi, bu duruma çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır.

Sağlık-Sen Genel Başkanı Durmuş: Şiddetle Mücadele Yükümlülüğü Çalışanlara Değil, İdareye Ait

Eylül Ayı Sağlıkta Şiddet Raporunu değerlendiren Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, şu ifadelere yer verdi:

“Neredeyse her gün bir sağlık çalışanının hakarete maruz kaldığını, darp edildiğini ve hatta silahla yaralandığını görüyoruz. Demek ki mevcut yasalar ve uygulamalar şiddeti önlemeye yetersiz kalıyor. Ayrıca yargıdan çıkan kararlar da şiddet olaylarında caydırıcı bir rol oynamıyor. Bu tablo, akla ‘şiddet sağlık çalışanlarının kaderi mi” sorusunu getiriyor. Maalesef sahada fiili durum bu.

Biz bunu reddediyoruz, herkesi de aynı tavrı göstermeye davet ediyoruz. Bir kurumda çalışanların emniyeti, o kurumu sevk ve idare edenlerin sorumluluğundadır. En alttan en tepeye sağlık idaresi, çalışanlarının emniyetini sağlamakla yükümlüdür. Kamunun hiçbir yerinde, sağlık birimlerindeki kadar şiddet olayı yaşanmıyor. O halde sağlıkta şiddeti önleme amacıyla ekstra uygulamalar devreye sokulmalıdır. Sağlık çalışanlarının şiddetle mücadele yükümlülüğü bulunmuyor. Bu yükümlülük idareye aittir. İdareyi yükümlülüğünü bir an önce yerine getirmeye davet ediyoruz.”

PAYLAŞ :