Dünyada global manada kabul edilmiş sürdürülebilir bir sağlık politikası henüz geliştirilebilmiş değildir. Buna mukabil son on bir yılda Türkiye’de aşama aşama uygulamaya konulan sağlık politikası tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmıştır. Ancak hep ileriye bakmak ve yeni hizmetleri hızlı bir şekilde uygulamaya koymak, eski yapılanlarla yeni yapılanların tam entegre olması sağlanamamıştır. Sağlıktaki bu dönüşümü, hızlı bir şekilde yol alan, güzergahı keskin virajlardan oluşan, freni patlak ve her an yoldan çıkma ihtimali olan bir arabaya benzetmek abartılı olmayacaktır.
Kontrolü zor olan tüm bu süreçleri en iyi şekilde yönetmek ve geleceğe güvenle taşıyabilmek için bir dönem yeni bir şeyler yapmak yerine on bir yıldır uygulanan politikaların entegrasyonunu sağlayacak formüllerin kurgulanması gerekmektedir.
Örnek verecek olursak;
Performans sistemi sorun çözmekten çok tüm sorunları doğuran odak haline gelmiştir. Sağlığa ayrılan bütçe, sağlık hizmetini karşılamada yetersizdir. Hizmet sunumunun her aşamasında ciddi manada kaynak israfı söz konusudur. Acil servisler akşam polikliniğine dönüşmüştür. Sağlık kuruluşlarının fiziki imkanları, sağlık hizmeti sunumunda yetersiz kalmaktadır. Aile hekimliği sağlık hizmetine beklenen katkıyı sunmaktan çok uzaktadır. Özel hastanelerin hastalara yapmadıkları tetkik, tedavi ve otelcilik hizmetlerini fatura etmeleri sonucu SGK hortumlanmaktadır.
İnsan kaynağı açısından;
Bir hemşire, sağlık memuru ayda on bir nöbet tutmakta ve 264 saat mesai yapmaktadır. Büyük oranda eşi de nöbetçi olan sağlık çalışanları, ayın yirmi iki günü bir birlerini görmemektedir. Bu durum bir ay değil, iki ay değil sürekli böyle devam etmektedir. Evin çocuğu bir gün annesini bir gün babasını görememektedir. Nöbet ücretleri çok düşük. İş yoğunluğu çalışanları ciddi oranda yıpratmakta ve tükenmişliğe mahkum etmektedir.
Performans sistemi açısından;
Sağlık hizmetine erişimi arttırma adına performans uygulaması hayata geçirilmiş ve bunda başarı fazlası ile elde edilmiştir. Sağlık hizmetine başvuru oranı 3,2 den 8,3’e çıkmıştır. Bu oran OECD standartlarının bile üstündedir. Sistem hekimleri aylık maksimum kazanç elde edebilmeye odaklamış, böylece işin yoğunluğu artmış, niteliği düşmüştür. Tamamen yurt dışından temin edilen başta ilaç olmak üzere tıbbi cihaz ve sarf malzemelerin gereksiz kullanılmasını tetiklemiştir.
Hastane daha çok gelir elde edebilme adına daha çok getirisi olan uygulamalara yönelmiştir. Nitelikli bir sağlık hizmeti için yapılması gereken; hastanın doğru, güvenilir ve yeterli sağlık hizmeti alması için bilinçlendirilmesidir. Kurumun ve çalışanların yönelimi ve yönlendirmesi bu doğrultuda olmalıdır. Hekimin de nitelikli ve yeterli sağlık hizmeti sunduğunda maksimum kazanç elde edebileceği bir sistem kurgulanmalıdır. Ancak performans sisteminin aksayan yönleri yıllardır konuşuluyor olmasına rağmen ciddi ve kapsamlı hiçbir değişikliğin yapılmamış olduğu da bir gerçektir.
Aile hekimliği açısından;
Aile sağlığı merkezleri fiziki imkanlar açısından belli bir standarta oturmamıştır. Bir aile hekimine dört bin kişi kayıtlı olmasına rağmen bu kişilerin sağlık durumlarını tespit etmek için onlarla tam bir iletişim sağlamış değildir. Sevk zinciri uygulaması hayata geçirilebilmiş değildir.
Acil servisler açısından;
Adı üstünde acil servisler acil hastalara yönelik sağlık hizmeti sunması gerekirken mesai sonrası poliklinik hizmeti verir durumda. Aciller acil olmayan hasta ve yakınları ile dolu. Bu nedenlerle sağlık çalışanlarına yönelik şiddet en çok acilde oluyor. Acilde nöbet tutacak pratisyen hekim yok veya yetersiz. Bu nedenle göz doktoru dahi acil nöbeti tutmakta.
Bir dağcının zirveye çıkarken belli noktalarda kamp kurması, yüksekliğe adapte olmaya, vücudun oksijen dengesini ayarlamasına, bir sonraki kamp için ihtiyaçlarını eksiksiz olarak belirlemesi gerekmektedir. Zamanında tedbiri alınmamış bir eksiklik zirveye ulaşmayı imkansız kılabilir.