YÖNETIŞIME GEÇIŞ

80’li yılların nostaljik filmine tam alışıp, geride bıraktığımız yıllara hayıflanırken, 90’lı yılların da nostalji olarak geride kaldığının farkına vardık. tek kanal siyah-beyaz tv’den kaset ve plaklara kadar bir çok şeyin yokluğunun bugün hiç farkında bile değiliz. teknoloji ve yenilikleri işçi olarak alamanya’ya giden akrabalarımız sayesinde öğrendik. işçi olarak ayrıldıkları memleketlerine mercedeslerle tatile geliyorlardı. sonra ‘globalleşme’ diye bir terim girdi literatürümüze. bunun bir köyleşme olduğu söylense idi, gülerdik. ancak bu globalleşme, teknolojinin gelişim hızıyla birlikte dünyayı kendine esir aldı. 

hiçbir şey gizli kalmadı. dünyanın bir ucundaki olayları aynı a izler olduk. demokrasi diye bir unsurun varlığından haberdar olundu. evlerdeki siyah beyaz tv’lerin en büyük icat olmadığı, bunun renklisinin olduğu, bir çok kanalının bulunduğunu bu gelişmelerle öğrendik. derken, sistemler çatırdamaya başladı. berlin duvarı yıkıldı. kominizm, gorbaçov’un elleriyle rusya’ya veda etti. krallıkların tek yönetim şekli olmadığı anlaşıldı. darbelerin ne kadar zorbalık olduğu görüldü. 

katılımcılık, demokrasi gibi kavramlardan söz eder olduk. insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi şeyleri duymaya başladık. sadece eylemlerle tanıdığımız sendikaların varlığından haberdar olduk. daha sonra bunların hepsi hayatımıza girdi. seçme hakkını kullıkça hesap sormayı da öğrendik, katılımcılığı da, şeffaflığı da. bizi yönetenlere ortak olmak istedik. seçtiklerimizin kararlarında bizim de görüşümüzün alınmasını talep ettik. bütün bu kavramlar ise ‘yönetişim’ kelimesini gündemimize getirdi. 

peki, yönetişim ne idi; demokratik, üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü esas alan, temel insan hak ve özgürlüklerini önemseyen ve ilk sıralara alan, şeffaf, hesap verilebilir, liyakat esaslı, teknolojiyle barışık ve uyumlu yönetim sisteminin kısa tarifi.

yönetişimin temel esaslarından biri de katılımcılık, konunun taraflarının çözüme dahil edilmesi. madem ki birlikte yaşıyoruz, konunun bir paydası da biziz; bu durumda çözümün de paydaşı olmayı istemekti. 

sendikacılığı sadece ücret sendikacılığı olarak görmediğimizi defalarca dile getirdik. sorunların çözümünde sendikaların rolünün artırılmasını istedik. bu yönde bir çok kazanım elde ettik. 4688 sayılı kamu görevlileri sendikası kanunu’nun uluslar arası startta çıkması için yoğun çaba sarf ettik. toplu sözleşme taleplerimiz dahil her platformda dile getirdiğimiz isteklerimiz temel insan hak ve özgürlükleri doğrultusunda oldu. 

yönetişimin esaslarından olan şeffaflık özelliği doğrultusunda memur sendikacılığında bir ilki gerçekleştirdik. sağlık-sen’in hesapları bağımsız denetçiler tarafından denetlendi ve tam not aldı. kalıcı, güçlü ve konunun taraflarıyla ortak yönetim oluşturma amacı taşıyan yönetişim yeni dönemin yönetim tarzı olarak kabul ediliyor. biz sağlık-sen olarak kalıcı ve güçlü bir yapı oluşturmak için çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz. aynı yapıyı devletin bütün kademelerinde görmek de en büyük arzumuz. vataş olarak, bir sivil toplum örgütü olarak söz sahibi olmak, hesap sormak istiyoruz. şeffaflık istiyoruz. pasif varlıklar yerine aktif ve katılımcı sivil toplum, vataş olmak istiyoruz. geleceğimizi birlikte inşaa edelim, diyoruz. 

  • PAYLAŞ :