Sendikaların öncelikli görevi üyelerinin hak ve hukukunu korumak, yaşam standartlarını iyileştirmek ve bunun için mücadele etmektir.
Toplu sözleşme, pazarlık, idari kurul toplantıları, kamu personel danışma kurulu, yasal düzenlemeler, yönetmelik ve genelgeler kamu çalışanları için kurum temsilcileriyle yapılan görüşmeler…
Tüm bu sendikal araçların ve çalışmaların demokrasi içinde anlamı olur. Demokratik olmayan bir siyasal ve idari sistemde sendikaların ve sendikal etkilerin bir anlamı da olmaz. Bu bakımdan, bir sivil toplum kuruluşu olan sendikaların; katılımcı özgürlükçü, şeffaf, toplumsal denetime açık, hukukun üstünlüğü ilkesini, insan hak ve hürriyetlerini önceleyen demokratik bir sistemden yana taraf olması gerekir.
Sendikal mücadeleye yaklaşım biçimi, hak ve özgürlük alanlarıyla ilgili taleplerin siyasi anlayış farklılıklarına bağlı olarak çoğu zaman değişiklik arz etmektedir. Temelde adalet, hukuk ve özgürlük zemininde bir hak arama aracı olarak görülmesi gereken sendikal güç; konjoktürel olarak –maalesef- bazen müzmin bir muhalefet aracı; bazen de kutuplaşmalar nedeniyle hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasında araçsal bir işlev görebilmiştir.
Sendikal mücadeleyi sadece meslek gruplarının, memur ve işçilerin devlet karşısında mağdur olmalarını önleme ya da mesleki ve özlük haklarının elde edilmesi için yürütülen bir mücadele olarak algılamak yanlış olacaktır. Elbette örgütlülükten kaynaklanan güçle başta ekonomik olmak üzere, sosyal ve diğer hakların mücadelesinin merkez organı olarak sendikalara çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Ancak, sendikal mücadele imkanını salt bu zemine hapsederek gündemsizleştirmek; siyasal-sosyal zeminde etkin olabilecek bu gücün etkisini güdükleştirmek anlamına gelecektir. Bizim onurlu bir sendikal mücadeleye yüklediğimiz anlam; mesleki hak mücadelesinin yanında,... özgürlük ve adalet mücadelesini yürütebileceğimiz ilkeli bir sivil toplum örgütü olarak …. hareket etmektir. Ülkemizde ve dünyada yaşanan haksızlıklara, adaletsizliklere, zulüm ve baskılara karşı sivil toplum örgütü olmanın sunduğu bağımsız bir güç ve adil bir perspektifle tavır almak yüklendiğimiz sorumluluğun gereğidir.
Farklı kültür ve düşünceleri yok sayan, inancını yaşama hakkı ve düşünceyi ifade özgürlüğünü engelleyen ve temel insan haklarını ihlal eden tüm otokratik ve totaliter anlayış ve yapılara karşı adil ve vicdani bir duruş sergilemek; sistemin mağdurlarına ve dezavantajlı kesimlerin yanında saf tutmak hem inancımızın, hem de misyonumuzun gereğidir.
“Ben gerçeğin peşindeyim, kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim, kim için ve kime karşı olduğu önemli değil.” Şiarıyla ilkeli bir duruş sergileyerek özgürlük ve adalet mücadelesi veren Malcolm X’ lerle aynı yolun yoldaşıyız. Zira ahlak, hukuk ve adalet ilkelerinin evrensel ve çağlar üstü bir kapsamı olduğuna inanıyoruz.
Gerek dünyada, gerekse ülkemizde yaşanan haksızlıklara göz yummak, meşru hak taleplerine sağır kesilmek ancak vicdanını ve insafını yitirenlerin yapacağı işlerdir. Bizler gerek sendikal haklar, gerekse temel insan hakları konusunda karşılaştığımız tüm sorunların çözümü konusunda elimizden gelen gayreti ortaya koyma kararlılığı içinde olmak zorundayız. İnsanların ezildiği, haksızlığa uğradığı, emeğinin gasp edildiği alanlarda tepkisiz kalmayıp, içine düşeceğimiz suskunluk ve acziyet halinin bizleri hakkaniyetten ve adaletten uzaklaştıracağını iyi bilmeliyiz. İnsanın izzeti ve onuruyla bağdaşmayan her türlü haksızlığa, ifsada ve sömürüye karşı adalet, özgürlük ve emek mücadelesi vermeyi ilke edinmeli ve sendikal mücadeleyle toplumun inşası, ıslahı ve ihyası için bu ilkeleri içselleştirmeliyiz.
Yine Malcolm X der ki;
‘’Kimse sana özgürlük veremez,
Kimse sana eşitlik veya adalet veya başka bir şey veremez .
Eğer adamsan sen alırsın . ‘’
Sendikal imkanları, birilerine yaranmak ya da birilerinin imtiyazlardan faydalanmasını sağlamak için değil, hakları gasp edilen, ezilen, hor görülenlerin lehine kullandığımız sürece özgür ve adil olabiliriz. Bir özgürlük imkanı olarak sendikal mücadeleden kastımız da tam anlamıyla bu misyonu içselleştirmektir. Yüzümüz her zaman mazluma ve mağdura dönük olmalı; mazlumun dilini, dinini, cinsiyetini, etnisitesini ve siyasi görüşünü sormadan örgütlü gücümüzü ve sahip olduğumuz imkanları adaletin tesisi için kullanmalıyız.
Bu minvalde daha müreffeh, daha adil ve daha özgür “Yeni Türkiye”nin inşası sürecinde, gelişmelerin seyrini çok ciddi bir şekilde etkileyecek olan Memur Sen ve Sağlık Sen olarak sorumluluğumuzu kuşanmaktan geri durmayacağız.
Büyüyen sendikal gücümüz, sorumluluğumuzu da artırmaktadır.
Selam ve dua ile…