SİVİLLEŞME, KURUMSAL SENDİKACILIK VE KATILIMCILIK

Tarihi sürece baktığımızda, hangi mücadele yönteminin daha etkili olduğunu, hangi dönemde kazanım elde edildiğini; toplumun ekseriyetini oluşturan özgürlük ve barış yanlılarıyla iktidarların zihniyet olarak birbirlerine yaklaştığı dönemlerde başarı elde edildiğini görüyoruz. bu dönemlerde, özgürlük ve barış alanları nispeten gelişme imkânı bulmuştur.

Diğer bir ifade ile demokratikleşme, özgürleşme ve barış yönündeki mücadelelerin netice vermesi için tabandan gelen talepler, bu talepleri karşılamaya yakın iktidarlar işbaşına getirildiği zaman olumlu adımlar atılabiliyor. gasp edilmiş  haklar, parçalı da olsa sahiplerine iade ediliyor. toplum ile iktidar arasında verimli interaktif ilişkiler, burada tezahür ediyor.

Hem toplum hem iktidar bu ilişkinin önemini bilirse, özgürlük alanlarının ve kazanımların açılmasını sağlayan süreci ilerletebilirler. bu sebeple, özgürlüklere doğru atılan her adım, yeni özgürlük taleplerine de zemin hazırlıyor. özgürlük daha çok özgürlüğü, demokratikleşme daha çok demokratikleşme isteğini tetikliyor. gasp edilmiş, alıkonulmuş haklarından bir kısmını alanların, geriye kalan haklarını da talep etmesi, toplumsal dinamizmin sonucudur ve olması gereken pozitif bir durumdur.

Özgürlüklerin genişletilmesi ve hakların iadesi konusunda atılan her adımı desteklemek ve yerini bulmamış hakların verilmesi için mücadeleye devam etmek, özgürlük ve barış yanlısı her kesimin ortak tavrı olmalıdır. hepimiz, hem kendimiz, hem de başkaları için özgürlük ve barış istemeliyiz. “benim talebim karşılanmışsa bana yeter, başkalarının hakkı beni ilgilendirmez.” demek ne kadar yanlış ise; “benim talebim karşılanmadığı için başkalarının talebinin karşılanmasının da benim için hiçbir anlam ve önemi yoktur.” demek de bir o kadar yanlıştır. sadece benim/bizim değil; herkesin özgürlüğü ve hakları önemlidir. şiarımız; “elde edilen hakları sahiplenmek, elde edilmemiş olanlar için de mücadeleye devam etmek” olmalıdır.

Bilinçli ve sorumlu bireylerin oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin amacı, kamuda otorite kurmak değil; demokratikleşmeye, özgürleşmeye ve barışa hizmet etmektir. sözde sivil toplum örgütlerinin ya da camiaların, ülkeyi yönetme ve siyasi alana müdahale etme hevesleri kabul edilemez. bu heves uğruna kurdukları derin ilişkiler, önce onları sivil alanın dışına atar, sonra kullanıma açık hale getirir. amaç, millete hizmet iken şer yapıların hizmetçisi haline gelinir. illegal yapılanmaya dönüşen durum, sadece devlete değil; millete de büyük zarar verir.

sykes-picot ile bize dayatılan ulusal sınırlara mahkum olmadan, ufkumuzu ve gönlümüzü ümmet coğrafyasına açabilmeliyiz.

Adalet, barış ve özgürlük olmadan ekmeğimizin de, güvenliğimizin de risklerden kurtulamayacağını bilmeliyiz.

Ülkemiz, son on yıldan bu yana avrupa birliğine üyelik sürecinde getirdiği bir ivme ile kurum ve yaklaşımlarıyla yenilenmektedir. bu bağlamda, genelde tüm sendikalar, özelde kamu sendikaları da kendilerine özgü ve özgün yeni stratejiler geliştirmek zorundadırlar.

memur-sen ve özelde sağlık-sen olarak, eski türkiye’den kalma, dar ve sıkıcı ilişki ve alışkanlıklar zincirinden sıyrılarak, “yeni türkiye” vizyonunu taşıyabilecek perspektife sahip ve kendine ait bir konsept üretebilmek, yeni dönem sendikacılığın olmazsa olmazıdır.

sağlık-sen’in özellikle kurumsal ve sivil sendikacılık başarısı yanında,  sağlık ve sosyal hizmetler alanında geleceği planlayan, stratejik sendikacılık adımı olacağını burada belirtmek isterim. bizler; 

-Kişilere bağlı bir sendikacılığa değil; kurumsal bir sendikacılığa inanıyoruz.

-Attığımız her adımın, harcadığımız her kuruşun, sarf ettiğimiz her sözün açıklanabilir ve denetlenebilir olması gerektiğine inanıyoruz.

-Sendikacılığın tepe yönetiminden, en küçük bir iş yerdeki en yalnız üyesine kadar hep birlikte uyguladığımız amaçlarımızın, katılımcı ve paylaşımcı bir sendikacılık ile başarılı olabileceğine inanıyoruz.

Üniformalı sendikacılık, vesayetçi sendikacılık, eyyamcı sendikacılık, adamına göre sendikacılık, istibdat hegemonyasına veya hizipçiliğe açık sendikacılık dönemleri bize göre kapanmıştır. artık; kurumsal, sivil, danışan, konuşan bir sendikacılığın, ülkemizin hakkı olduğuna inanıyoruz.

Oligarşik yapılara ve güç odaklarına dayanan sendikacılık anlayışı, eski türkiye’ aittir. sağlık-sen olarak, gücümüzü ve meşruiyetimizi, sadece ve sadece üyelerimizden ve değerlerimizden alırız.

Bu nedenle yetkiliyiz, bu nedenle güçlüyüz. ve bu nedenle, “yeni türkiye” ’nin inşasında sorumluluk alıyoruz.

Bedenen salim, amelen salih kalmanız dileğiyle...

  • PAYLAŞ :