GAZZEDE FİRAVUNLAŞAN SİYONİST YAHUDİLER

İçinde yer aldığımız coğrafya, insanlığın ve dinlerin doğduğu kadim topraklarda. 21. yüzyılı etkileyen olayların en yoğun olduğu coğrafyadır. Bu coğrafyada İslam âlemi ve mazlum halklar hem fikri, hem fiili olarak kuşatma altında ve ezilme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Tarih boyunca kovulmuş, lanetlenmiş ve insanlıktan hiç­bir şekilde nasibini almamış, bütün değerleri kan üzerine olan küresel güçlerin yavrusu terör, gasp, tehcir ve işgal üzerine ku­rulmuş toplama bir halk ve gayri meşru bir devlet olan katil İsrail maalesef bu bölgededir.

Firavun’un Ben-i İsrail’e uyguladığı çocuk katliamını bugün Siyonist Yahudiler fazlasıyla Filistinli Müslümanlara uyguluyor. Firavun sadece erkek çocukları öldürüyordu ama bugünkü Siyonist Yahudiler çocukların yanında kadınları, yaşlıları ve yaralıları da öldürüyor. Siyonist gençler, “yarın Gazze’de tüm okullar tatil çünkü okula gidecek çocuk kal­mayacak” mesajını atarlarken Siyonist güçler de bir yandan çocukları öldürmeye devam ediyorlardı.Bunlar azgınlıkta Firavun’dan bir hayli ileride bulunmaktadırlar. Firavun’ un bir kez işlediğini bunlar daim hale getirmiş durumdadırlar.

Siyonistlerin amacı, düşman bildikleri kavimlerin kalbine korku salmak ve onların direnişini önlemek. Ama Firavun’un şen’i fiilleri(yüz kızartıcı ve acımasızca işlenen suçlar) onu ko­ruyamadığı gibi Siyonistlerin de cinayetleri onları koruyama­yacaktır inşallah. Tıpkı Firavun İsrailoğulları’nın doğan tüm erkek çocuklarını öldürme kararı almasına karşılık bu tedbir Hz. Musa’nın yaşamasını ve Firavun’ un sonunu getirmesini engelleyemediği gibi.

Yahudilerin 3 temel özelliği vardır; taş kalpli olmaları, paraya tapmaları ve korkak olmalarıdır. Kendilerini güvende hissettiklerinde dünyanın en cani insanları, tehlikeyle yüzleş­tiklerinde de dünyanın en korkak insanlarına dönüşürler. Bu nedenledir ki hep teknolojik imkânları kullanarak uzaktan ölüm yağdırmakta, hasımlarıyla yüz yüze gelmekten azami derecede sakınmaktadırlar. Filistin’de işlediği cinayetler bun­ların kalplerinin nasıl katılaştığını, nasıl taştan daha katı hale geldiğini bütün beşeriyete göstermektedir. Esasen hâkim kü­resel sistemin ifrazatı (salgılar) devşirmeler olmasa İsrail’in bütün bunları yapması mümkün değildir.

Refah kapısını kapatanlarda dini, insani ve vicdani hissi­yattan eser kalmış olsaydı altı yaşındaki Gazzeli Ebû Huveys’ in sesini duyarlardı. Duymadılarsa da o küçük feryadın altı saat sonra susturulduğunu duyarlardı. Gazze’de bu cinayet­ler işlenirken IŞİD Filistin bayrağını yakmaz, Filistinlileri vurmak için birlik hazırlamazdı. Siyonistler Gazze’de cami­leri bombalarken IŞİD de Irak’ta camileri yerle bir etmezdi. Mısır Arapları Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Re­fah Kapısı’nı kapatıyor, Siyonistler de Filistinlileri katlediyor. Refah Kapısı’nı insani yardıma ve yararlılara kapatıp Mısır Arapları ile Gazzelileri katleden Siyonistlerin cürümü (suçu) eşittir. Suçta müşterektir. İki insan biri bir adamı tutar ve öte­kisi de onu vurursa o iki kişi cinayette ortaktır ve cürümleri ( suçları) müşterektir.

İsrail’in yaptıklarında daha acı olanı güya tarafsız gözü­kerek bu vahşete kör, sağır ve dilsiz kalan hain, işbirlikçi Müs­lüman ülkelerin liderlerinin tutumları ve suskunlukları oldu. Ünlü filozof Giordano Bruno’nun şu sözü şuan Müslüman­ların neden bu halde olduğunu kısaca özetliyor; “Düşmanla­rınızdan korkmayın, en kötüsü sizi öldürürler, dostlarınızdan çekinmeyin, en kötüsü size ihanet ederler, lakin tarafsızlardan çekinin; zira kötülük dünyaya onların sessiz onayı sayesinde yayılıyor.”

Türkiyeli Müslümanlar olarak dünyanın dört tarafından ülkemize sığınan mazlumlara, mahrumlara, ırzı çiğnenen, malları talan edilen ve zulüm görenlerin etnik yapısına, mez­hebine, ırkına ve mensubiyetine bakmadan bu sorumluluğu idrak ederek iyi ev sahibi olabilmekle sınanıyoruz. Bizim im­tihanımız bu evrede ensar olmaktır. Çünkü bizler her şeyden önce insanız.

Gazze’ de yaşanan bu soykırıma, vahşete ve Siyonist barbarlığa karşı Memur-Sen ve buna bağlı Sağlık-Sen olarak Gazzelilerin yanındayız ve tarafız. Katillerin, ikiyüzlülerin, alçakların, hainlerin, işbirlikçilerin karşısındayız. İntifada’nın yanındayız. Hep olduğu gibi mazlumun yanında, zalimin karşındayız. Bu misyonumuzla konfederasyonumuz ve bağlı sendikaların varlığını da en başta bunun için önemsiyoruz.

Şahitliğimizi daha güçlü bir şekilde gösterebilmek için yaklaşan seçimlerimizin bu anlayış içinde cereyan etmesinin önemini hatırlatmak istiyorum.

Delege seçimleri, şube yönetimleri seçimleri ve genel merkez seçimlerine girdiğimiz bu süreçte, temennimiz hakka­niyet ve adalet ölçülerinin gözetilip ilkeli bir zeminde seçim­lerimizin camiamıza yakışır bir olgunluk ve demokratik yarış halinde ilerlemesidir.

Bu süreçte tarafların seçim süresince kurumsal yapıyı zedelemeden birbirlerine karşı hoşgörü içerisinde kırıcı ol­madan bu bayrak yarışında kaybedenin olmadığı, kazananın Sağlık-Sen olduğu seçimlerimizin selametle tamamlanmasını temenni ediyorum. Bedenen salim, amelen salih kalmanız di­leğiyle.Selametle….

  • PAYLAŞ :