PANDEMİ BİTİYOR, SORUNLAR DEVAM EDİYOR

Durali Baki   


Bir yılı aşkın süredir pandemiyle yatıp, virüsle kalkıyoruz. Malum, bazen etkisi azalıyor, bazen artıyor ama gündemde muhakkak önemli bir yer tutuyor. Tüm dünya gibi bizim de gündemimizi meşgul ediyor, önceliklerimizi değiştiriyor, rutinimizi bozuyor. El-Hak bize özel bir durum olmadığı için artık kabullenmiş durumdayız. Millet olarak iş ve ev arasında sıkışıp kaldık, seyahatlerimiz kısıtlandı, en güzide değerlerimizden biri olan akraba, hasta, komşu ziyaretlerimizi yapamaz hale geldik. Çocuklar okullarından oldu, 65 yaş üstü evlere hapsoldu… Büyük fedakarlık gerçekten… Ama bu fedakarlığın bir karşılığı var. Pandeminin biterek virüsün yok olması, bu muazzam fedakarlık sayesinde olacak.

Peki ya virüsle göğüs göğüse mücadele eden ve pandemiyi bitirmek için canından can veren sağlık çalışanlarının fedakarlıklarının karşılığı ne oldu? An itibariyle sıfıra sıfır, elde var sıfır…

Pandemi var, tamam… Virüsle mücadele, hep beraber… Ekonomik sıkıntılar, eyvallah… Alkış – teşekkür, ince bir davranış… Ek ödeme desteği, yarım yamalak…

Sonuç: “sağlık çalışanlarının hakkını ödeyemeyiz”

Biri de çıkıp “arkadaş artık bahanemiz kalmadı, ödeyemeyiz diye diye gerçekten ödemez olduk” demiyor, diyemiyor…

Genel idari hizmetler ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan binlerce insan neden ek ödemelerden faydalanamadı diye soruyoruz, “yasada tavan var” deniyor. Böyle bir yasayı hangi vicdan kabul ediyor ve uyguluyor anlamak mümkün değil. Bu yasalar kim için yapılmış, neden değiştirilmiyor? Bu kadar hantallığın bedelini neden sağlık çalışanları ödemek zorunda kalıyor, diye soruyoruz. Herkes topu birbirine atıyor. Vatandaşların hayatlarını düzene sokmak için oluşturulan yasalar tam tersine haksızlıklara, adaletsizliklere sebep oluyorsa, bir hukuk devletine yakışan anında gereğini yaparak, o yasayı yeniden düzenlemek değil midir?

Ne bekleniyor? Binlerce sağlık çalışanı asgari ücretten hallice maaşlarla geçinmeyi öğrendi diye mi ağırdan alınıyor? 2002 öncesi Türkiye’sinde yaşandığı gibi memurların mesaiden sonra çakmaklara gaz doldurması, pazarda limon satması mı bekleniyor? Yasaya göre memurların ek iş yapmaları da yasak öyle değil mi?

Hak ettikleri ücretleri alamayacaklar, ek iş yapmaları yasak, bir ara istifaları da engellenmişti, geriye ne kaldı ey ehli vicdan?

Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımız da Bakanlık yetkilileri de amirler de memurlar da hepimiz aynı ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Kesinlikle ortada bir art niyet olduğunu iddia etmiyorum ve böyle bir şeye inanmıyorum. Ancak hakikat ortada. Milyonlarca lira ek ödeme dağıtıldı, hakkaniyet sağlanamadı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı yatılı kurumlarda 10-14 gün kesintisiz karantina mesaisi uygulandı, tek bir kuruş ilave ödeme verilmedi. Aynı şekilde Hudut Sahillere, Adli Tıp Kurumuna, birçok üniversite hastanesine ve aile sağlığı merkezlerine de adil ve hakkaniyetli bir ödeme yapılamadı…

Tüm bu mali sıkıntılara ilave olarak özlük haklarında da dişe dokunur bir ilerleme sağlanamadı. Sağlık-Sen olarak hazırlamadığımız rapor, yapmadığımız eylem, düzenlemediğimiz çalıştay, görüşmediğimiz yetkili kalmadı. Ama bir türlü ne Bakanlık yetkililerine ne siyasete bir avuç süresiz sözleşmelinin, kamu dışı aile sağlığı çalışanının, vekil ebe hemşirenin, 3+1’linin, 4924’lünün meramını anlatamadık. Daha doğrusu elbette biz tüm detaylarıyla anlattık, onlarda en güzel şekilde anladılar. Ancak sorunların çözümü noktasında bir arpa boyu yol kat etmedi yöneticiler. Pandemi bitiyor, gündem değişiyor ama sorunlar bitmiyor, tükenmiyor…Neden? Biri de çıkıp açık yüreklilikle cevap versin!

Değerli dostlar, kıymetli yol ve dava arkadaşlarım. Sağlık ve Sosyal Hizmetlerde Vizyon dergimizde bana ayrılan bu köşeyi her zaman sizlerle dertleşmek, gönülden gönüle hasbihal etmek için kullandım. Asla sizleri umutsuzluğa sevk etmek gibi bir düşüncem olmadı, olamaz. Bilakis yaşadıklarımızı en şeffaf şekilde ortaya koyarak sizlerin sahadaki azim ve kararlılığınızın perçinlenmesine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Yıllar önce alın terimizin hakkı için mücadele etmek üzere sendikacılık yapmaya başladığımız gün nasıl umutlu, azimli ve kararlı isek bugün de aynı noktadayız. Sendikacılık icra makamı değil, sorunların çözümü için, haklı taleplerin karşılanması için mücadele etme zeminidir. Bu hayatta yeri geliyor baba oğlundan, kardeş kardeşten hakkını alamıyor. Bize düşen mücadele etmek, bir olmak, beraber olmak, örgütlülükten doğan gücümüzü muhafaza eylemektir…

Memur-Senimizin ve Sağlık-Senimizin 26. kuruluş yıl dönümünü idrak ettiğimiz şu günlerde, her türlü adaletsizliğe, algı operasyonuna, pandeminin ağır şartlarına rağmen yetki sürecinden de alnının akıyla çıkan büyük teşkilatımızı yürekten tebrik ediyorum. Merhum Mehmet Akif İnan ağabeyin attığı erdemli tohumları koca bir çınara dönüştürmüş olmanın haklı gururunu yaşamaya devam ediyoruz. Erdemliler hareketinin kutlu yolcularına ne mutlu. Bizleri bu kutlu yolda kardeş kılan Allah’a (cc) bin şükür…

  • PAYLAŞ :