SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HAKKINI ÖDEMEK

Semih DURMUŞ:    


Son bir yıldan beri “Türkiye’de en çok tekrarlanan klişe cümle nedir” diye araştırma yapılsa, muhtemeldir ki “sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez” cümlesi öne çıkar.

Bir yıl boyunca kiminle konuşursak konuşalım, hangi ekranı açarsak açalım, hangi tartışmaya kulak kabartırsak kabartalım, mutlaka bu cümleyi duyduk, duymaya da devam ediyoruz.

Siyasetçisinden sanatçısına, esnafından akademisyenine, sorumluluk sahibinden normal vatandaşına, herkes konuşmasına ya bu cümleyle başlıyor ya da konuşmasını bu cümleyle bitiriyor; sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez!

Nedenini de peşin peşin söylüyorlar zaten; tüm dünyayı kasıp kavuran “görünmeyen düşmana” karşı destansı mücadele veriyorlar.

Doğru mu, doğru… ambulans şoföründen idari görevlisine, hemşiresinden doktoruna canla başla mücadele ediyor sağlık çalışanları.

Düşmanın üzerine korkusuzca gidiyorlar, ailelerinden, sevdiklerinden günlerce uzak kalıyorlar, bitkin düştükleri de oluyor, hayatlarını kaybettikleri de ama sağlık emekçileri pes etmiyorlar, virüsle mücadeleyi kesintisiz sürdürüyorlar.

Bu destansı mücadelenin anlam ve önemi elbette maddiyatla, parayla, pulla karşılanamaz. Çünkü “düşman”, toprak yani vatan uğruna ölmeyi göze alanları yani milletimizin tamamını hedef alıyor. O nedenle, sağlık çalışanlarının düşmanı bertaraf etme sürecindeki fedakarlıkları kolay kolay ödenemez.

Bunun yanında, sağlık çalışanlarının kolaylıkla ödenecek hakları, çözülecek sorunları, karşılanacak talepleri olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.

Fedakarlıklarından hareketle, “sağlık çalışanlarının hakları ödenemez” diye sağlık çalışanlarını yüceltenlere, gönüllerinde yer açanlara, başlarına tac edenlere elbette saygı duyuyoruz.

Ancak ödenecek hakların, çözülecek sorunların, karşılanacak taleplerin de hasıraltı edilmesine karşı sesimizi yükseltiyoruz, bu durumu kabullenmiyoruz, şiddetle reddediyoruz.

Kaldı ki bu meseleler, bugünün meseleleri de değil, yıllardan beri görmezden gelinen sorunlar.

Ücret adaletsizliği, istihdam yetersizliği, ağır iş yükü, şiddet, kreş, icap nöbeti ücretleri,  vekil-ebe-hemşireler ve kamu dışı ASÇ’lerin kadro durumu,  hizmetlilerin kadro durumu, üniversite hastanelerinde çalışanların tayin hakkı, tıbbi uygulama hatası (malpraktis), görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli yapılmaması…

Sağlık alanında ülkenin en büyük kitle örgütü olarak, yıllardan beri bu sorunların çözülmesi için mücadele veriyoruz, önerilerimizi paylaşıyoruz.

“Sağlık sistemi, çalışanıyla alt yapısıyla bir bütündür” diyoruz. Sistemi ayakta tutanın sağlık çalışanları olduğunu, sağlık çalışanlarının refah ve huzurlarının ülkenin can damarlarını doğrudan etkilediğini hep savunduk, savunmaya da devam ediyoruz.

Sağlık-Sen olarak, sağlık çalışanları güldüğünde, Türkiye’nin güleceğine yürekten inandık. Bu inancımızın ne kadar sağlam temellere dayandığını da pandemi sürecinde hep birlikte görmüş olduk.

Tüm bu nedenlerle, yetkililere buradan bir defa daha sesleniyoruz; üstün fedakârlıkları karşısında haklarını ödeyemeyeceğinizi düşündüğünüz sağlık çalışanlarının sorunlarını bir an önce çözün, haklı taleplerini karşılayın. 

Çözün ki sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonları artsın. Çözün ki huzur ve refahları yükselsin. Kangren meseleleri çözüm bulsun ki amansız mücadeleleri tökezlemesin, sağlık sistemi tıkır tıkır işlesin.   

Ve çözün ki bugüne kadar ki fedakârlıkları, gayretleri ve kararlılıkları dolayısıyla her fırsatta teşekkür ettiğiniz sağlık çalışanları, bir defa da size candan teşekkür etsin.

  • PAYLAŞ :